8 Ocak 2015 Perşembe

Sen hiç gerçek Tük Kahvesi içtin mi? Fazıl Bey'in Türk Kahvesi...

07.01.2014 pardon 2015, kar kış İstanbul'da çalışmamıza izin vermiyor, Valimiz öyle uygun gördü, emir demiri kesti ve biraz miskinlik yaptıktan sonra canı sıkılan baba-oğul olarak hazır yol durumu araç kullanımına elverişsizken vurduk kendimizi yaya olarak yollara. Çamlıca'dan çıkarken ilk hedefimiz Acıbadem'di ki, oraya varmışken aklımıza Şaban'ın şu sözü gelerek "Şunun şurasında Çarşambaya ne kaldı canımmmm" yürüyüşümüzü Kadıköy'e kadar sürdürmeye karar verdik.Yaklaşık bir saat on dakika sonra Kadıköy'e vardık. Balıkçılar çarşısından kestane alındı, kitap evlerinden dergiler, Halil abide lahmacunlar yenildi derken onca zaman bu soğukta yürümenin verdiği iç soğukluğunu atlatmanın bir yolu olan SALEP çekti canımız :) Bunun içinde doğru adresim elbetteki aklımdaydı. Mevsim normallerinde Türk Kahvesi içmek için değişmez adresim olan Fazıl Bey'in Türk Kahvesi bana bu konuda da eminim yardımcı olacaktı...
Dışarıda lapa lapa kar, içeride bizi bekleyen kahve aromalarının o tarifsiz kokusu. Sizi görünce hemen açılan ama sensörsüz yani tamamen personel ilgisiyle bağıntılı kapısından içeri girdik. Gözüm kapalı her zaman istediğim damla sakızlı orta kahve yerine gözlerim bu sefer salep kazanını aradı. Tamda orada tezgahın üstünde tüm ihtişamı ile, dumanı tüte tüte duruyordu. İki salep söyledik ve kışların gözde mekanı olan üst kata geçtik. Yine gramofon tadında alaturkalar çalıyordu minik hoparlörlerden ve içerideki mistik hava her objede farklı yanlarını yansıtabiliyordu. Sanırım benim işletmelerde sevdiğim en önemli özellik "Butik" olmalarıydı. Babamda beğendi bu sıcak ortamı ;)
Tam olarak süt kıvamında gelen salepler bize eve dönme enerjisini yeterince vermişti. Her şey ölçülüydü, tarçın salep miktarına göre dökülmüştü ve boğmuyordu. Geçen hafta yılbaşı sonrası Sinem tarafından yapılan salebe hiç benzemiyordu :) ancak onunda lezzeti önemine paralel farklıydı!
Salep üzerine bu kadar konuşmamız elbet ki mevsimsel bir etkidendir. Gelelim bu işletmenin gastronomik ilk yardım özelliğinde olan ana unsuruna: Türk Kahvesi. Benim bu konuda söyleyeceğim rehber açıklama şudur ki, görsellerde de gördüğünüz ilk şubesi olan Kadıköy çarşıdaki şubesinin yanında bir çok kahveci göreceksiniz, bilesiniz ki onlar 4-5 sene önce kimi kuru yemişçi kimi giyim mağazası kimi ise aktardı. Baktılar Fazıl Bey büyük rağbet görüyor ve mekanını büyütmüyor, taşanları biz toplayalım dediler ve öylede oldu. Ancak benim için hiçte öyle olmadı. Yıllarca evimize Kuru Kahveci Mehmet Efendi'den giren kahvenin tadını dışarıda ancak burada buldum. Malım Mehmet Efendi gel otur burada iç demiyor ve bize başka seçenek bırakmıyor. Ancak tam bu noktada Fazıl Bey, aynı lezzetin yanında çoğu zaman mükemmel bir lokumla hemde senin gibi aroma severler içinde damla sakızlı (ki o sakız parçaları resmen dişinize takılıyor) olarak sunuyorum diyor. Yapman gereken tek şey yanında bir dostunla, koyu bir sohbete açılmak üzere gelmen. Heee birde yazları ev yapımı naneli buz gibi limonata, kışları süt kıvamında salep ve her daim gerçekten içtiğim en iyilerinden biri olan demleme çayları var. Hadi afiyet olsun.
*Not: Bu yazının erken çıkmasına vesi olan Fatih T.'ye selamlar ola.

3 Ocak 2015 Cumartesi

Burası Kadıköy, burda lezzet çok!

Bazı lezzetler vardır ki sizi asla yanıltmaz.İşte Halil Lahmacunda öyle bir lezzet. İster hafta içi ister hafta sonu, hangi gün hangi saat (genelde akşam 9'a kadar açık) giderseniz gidin, asla hayır diyemeyeceğiniz bir yer burası. Aslında Halil Lahmacunu muadillerinden ayıran bir çok özelliği var ama ben gözüme çarpanları sizlere aktaracağım. Öncelikle lokasyon olarak olup olabilecek en güzel yerde. Kadıköy balıkçılar pazarından sallanarak yürüdüğünüzde meyhanelerin başlangıcında yerini almıştır Halil Lahmacun. Butik ve samimi havası siz kapıdan girerken hem güven hemde misafirperver bir yaklaşım sunuyor. Mutfağının daha doğrusu fırınının gözünüzün önünde olduğu ve ustaların sizi asla müşteri soğukluğunda karşılamadığı bir yer burası.Diyor ya Nalan "zalimin zulmü varsa sevenin Allahı var diye" işte bu sayede bizde "amerikanın hamburgeri varsa bizde de lahmacun var".
Şimdi gelelim birazda lezzetin analize. Gittiğinizde sizi uzun ve sayfalar dolusu bir menü bekliyor sanıyorsanız yanılıyorsunuz :) Zaten fırının üstünde 4-5 satırlık kocaman hali duruyor menünün, lahmacun, pide (sadece peynirli-maydonozlu) ve içecekler yazıyor ondada. Yani ustamız bize bildiğini yapıyor, master olmuş lahmacun ve peynirli pide üzerine. Bu iki yiyeceğin dışında ekmek isteseniz yok. Her yerde olan hiç bir yerde yoktur sloganına dayalı sistemde çok başarılı bir seçim bu. Beni yıllar önce bu lezzetle yüksek lisanstan arkadaşlarım Arda ve Sedat tanıştırmıştı sanırım ve ilk oturduğumda 4 lahmacun ve 2 pide yemiştim...
Yılmaz-Erkoç Koray

Fiyat konusu da Halil Lahmacunun en takdir ettiğim yönlerinden biri, bu içerikte bu temizlikte ve bu lezzette lahmacun ve peynirli pide ancak bu kadar uygun olabilir, gerçi açığı içecek fiyatlarına yansıtarak kapattıkları da gözümden kaçmadı değil ama neyse dedirten bir yön bu. Tek negatif eleştirim açık ayranda ki süt kıvamındaki tat. Kaç kere dediysem de ustaya, bir türlü kebapçılarda ki mayhoş ve köpüklü ayranı olduramadım :)

20 Şubat 2014 Perşembe

Hot-dog yemeyiz ama Goralı severiz ;)

Fast food denilen kavram bence yemek sektöründe üvey evlat niteliğindedir ve endüstri devrimiyle birlikte geniş coğrafyalara yayılmış olmalıdır. Evvela fast food kelimesini kavramsal olarak dilimize çevirirsek, ulu Wikipedia diyor ki: kısa sürede hazırlanan ve seyyar satıcılarda, büfelerde ve restoranlarda hemen tüketmek veya paket yapılmak üzere satışa sunulan yiyecek. Hal böyleyken ve biz yemek kültürüne önem veren bir toplumken bu "çabuk yemek" konusu üzerine de titremek gereklidir.

Öncelikle şunu söylemek gerekir, kimse bize Hot-dog denilen nesneye alıştırmadı (bkz. Ikea) alıştırmaz da! Nedeni ise; sen güzelim sandviç ekmediği yar, içine koya koya bir sosis koy, üzerine azıcık sos oldu bitti. Oldu mu? Olmadı! Yer mi Türk Milleti? Yemez, işte bu yüzden yemez!

Peki ne yapmalıyız? Döner, döner nereye kadar? Tam bu sorularla boğuşurken karşımıza "Goralı" çıkıyor. Hemen söyleyeyim, bahsettiğim ve bahsedeceğim Goralı hepimizin Kadıköy, Beşiktaş gibi lokantaların bol olduğu ve fast-food dükkanlarında gördüğünüz kumru, patso, sosislilerin yanında yer alan Goralı değil tabiri caizse hakiki Goralı öz Goralı! Benim haritamda önemli noktalardan biri olmasının nedeni ise, uzmanlık alanı olan ve patentine sahip oldukları Goralıdan başka bir şey imal etmemeleridir. Adamlar uzman Goralı desek yalan olmaz :) Güzel ısıtılmış sandvic ekmeği arasında özel bir patates püresi türevi ve özel bir salam sosis karmasından oluşuyor. 1961'den beri Fatih\Fındıkzade'de yer alan bu güzel lezzet durağı, tadından yüksek, fiyatından orta bir not alıyor bizden.
Not: Goralı yanında ayran en başarılı içecek oluyor (cam şişede).

13 Şubat 2014 Perşembe

Merhaba dostum "Kahvaltı"

İstanbul'da yaşayanlar için aslında önemli birer kimliktir; Avrupa yakasında ya da Anadolu yakasında oturuyor olmak. Herkes bir diğer kısım için "Karşı" der :) Karşının taksisiyim edebiyatı da bu konudaki en güzel etiketlerden biridir.

İstanbuldaki yerleşimin yığılması Avrupa yakasında olması nedeniyle bir çok dalda da çeşitliliği orada görmek mümkün. Dolayısıyla Anadolu yakasında rastladığınız güzellikler daha kıymetlidir. Şimdi ise sizlerle, aslında Anadolu yakasında oturup da boğazına düşkünlerin bilmesi muhtemel (fazla seçenekleri olmadığından) bir mekandan bahsedeceğim. Ataşehirde bulunan o uzun ve anamlı Atatürk Caddesinde yer alan ve meydandaki Migros'u baz alarak 20 adımda rahatlıkla ulaşabileceğiniz Afyon Kahvaltı'dan bahsedeceğim.

Beni etkileyen öncelikli çağrışımları Afyonkarahisar ilçesini niteleyen: Kayma & Cumhuriyet Sucuklarıdır. Gittiğinizde sucuklu ya da pastırmalı çift yumurtalı sahanda bir yumurta ve söğüş tabağı, yanınızda biri varsa birde peynir tabağı söylediğinizde artık üstüne cila olarak bal-kaymak farz olur. gelen ekmek sepetleri diğerlerini kovalarken gelecek kızarmış ekmekleri sakın balk-kaymak dışında israf etmeyin ki o ekmeklerin tek kızarma amacı budur. Gelen söğüş tabağında yer alan zeytinlerinde olması gerektiği gibi sofralık zeytin olması (Marmara bölg.) artı bir özellik. Bilinmelidir ki ege zeytini yağlık ya da mezelik zeytindir, sofralık değil. Kahaltıda olması gereken zeytin Afyon Kahvaltı'da da olduğu gibi Gemlik zeytinidir. Gerçekten lezzetli bir sabaha uyandığınızı anladığınız anlar tamda hesabı istediğiniz zamana denk gelir. Ödeyeceğiniz hesap kayvaltıya yüklediğiniz anlam ile ters orantılı olacaktır. Kahvaltı benim için altın öğün diyenlere makul, sabah açlığımı bastırmaktan başka bir şey değil diyenler ise "bu ne be?" denilecek bir hesap :)

Kahvaltı konulu yazılarımın tümünde bahsetmeye değer bir güzellikte olan Cemal Süreya'nın sözleriyle bitirmek lezzetli olur dedim;
 Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı...

5 Şubat 2014 Çarşamba

Gerçek Trabzon Pidesinin İstanbul'daki Konsolosluğu: Lider Pide

Gerçekten çok acıktığınız bir gün ve siz de o gün Ümraniye Kavacık arası bir yerlerdeyseniz ihtiyacınız olan tek şey Lider Pide'nin nerede olduğunu bilmenizdir!
Pide denilince aklınıza zilyon çeşit pide gelebilir. Mesela Samsun ve Konya pide konusunda oldukça nam salmıştır. Ancak yemek istediğiniz pide, çorba yanında ekmek tadında olanı değilde, bizzat yemeğin kendisi olan pide ise tavsiyem tabi ki Trabzon pidesidir. Nedeni ise tamamen içerisinde bulunan, yöreye ait tere yağından kaynaklanmaktadır.
Bunca betimlemenin elbet ki bir adres tarifi de olmalı! İşte orası Ümraniye'nin Kavacık semtinde yer alan Lider Pide'den başkası değil. Mekanın oldukça talep görmesinden sonra, bulunduğu sokağa birçok benzeri pideci ve çorbacının, şimdilerde ise tatlıcıların açılmasına neden olmuştur. Mekan o kadar çok rabet gördü ki, zamanla hemen 20 mt. çaprazına(otoparkın olduğu yere) ikincisi de açıldı. İstanbul'da yediğim en güzel Karadeniz pidesine ev sahipliği yapan bu mekanda tavsiyem açık pidelerden kavurmalı kaşarlı olanıdır. Şimdiden afiyet olsun baharat yolcuları.
*Not:  -En acıkmış halinizle 1 adet pideyi ancak bitirebilirsiniz
          -Tabelada göreceğiniz ve merak edeceğinizi düşündüğüm MÇC yazısı ise, Lider Pide'nin kurucusu olan Ahmet Zor'un oğulları Metin, Çetin ve Cemil kardeşlerin baş harflerinden oluşmaktadır.

28 Ocak 2014 Salı

Hazar kıyılarından Çamlıca'ya Mantı(k)sal bir göç: HINGAL MANTI

Merhaba sayın Baharat Yolu takipçileri ya da o anda oradan geçenleri,
Blog'un tarihini anlatma teferruatını atlayarak direkt mevzumuz olan lezzet duraklarından birini sizlere aktarmak istiyorum. Tabi bu ilk durağın bir anlamı olmalı. İlk durak eve yakın olmalı. Mantıklı olanda bu olsa gerek:)

Hıngal Mantı sizlere Anadolu mantısının dışında alternatif bir lezzeti yani Dağıstan ülkesine ait bir tarifi, klasik tadıyla aranızı bozmadan sunuyor. Alternatif özelliği ise size sipariş sırasında protatip mantı çeşitlerini bir tahta üzerinde tercihinize bilinçli bir şekilde sunulması. Gayet leziz tadı, butik yapısı ve ideal fiyatları ile blog tarafından oldukça iyi bir notla mezun ediyoruz.